15 Ocak 2015 Perşembe

KULA

Kula Manisa ilinin bir ilçesi ve bu ilçenin merkezi olan kasabadır.Kula ile ilgili herhangi bir kurumsal kaynak incelendiğinde “Yanık ülke” gibi bir cümle karşınıza çıktığında elbette şaşıracaksınız. Ancak antik dönemde, buradaki volkanik dağ ve tepeler gayet bolmuş ve bunlar zaman zaman lavlar püskürterek, bulundukları bölgedeki doğayı yoğun olarak etkilemişler ve antik dönem insanları, bu durumu, bu bölgeyi “Yanık Ülke” olarak betimlemişler.
Evet, Kula, ilginç ve tarihi özellikleri yoğun olan bir yer. Buralara yakın geçerken mutlaka zaman ayırın ve Kula bölgesinin tarihi, doğal ve jeolojik güzelliklerini mutlaka görün diye öneriyorum.

TARİHÇE
Kula mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile Ege’nin ilçelerinden biridir. Bölgede yapılan kazılarda Katekekaumene (Yanık yöre) sınırı içinde Demir Köprü barajı yakınındaki Divlit’te ilkel insanın ayak izlerine rastlanılmıştır. Bunun yanı sıra yapılan kazılarda M.Ö. 56 yılına ait mermer kabartma ve kitabelerden Kula ve çevresinin önemli bir yerleşim alanı olduğu ortaya çıkmaktadır.

Eski dönemlerde Kula’nın civarında kurulmuş bulunan Meonya (Menye) Mysien ve Lidya arasında bir yerleşim alanı idi ve buradan geçen yol Sardes-Salihli’den başlar ve Menye-Sandal-Gölde üzerinden geçerdi. Kula’daki yerleşim zamanla civarındaki yerleşim alanlarının önemini yitirmesi sonucunda gelişmiştir. Kula’nın ismini burç manasında olan KULE’den almış olduğu belgelerden anlaşılmaktadır.
Kula’nın ismi hakkında pek çok araştırmacı inceleme yaptıkları halde kesin bir sonuca varılamamıştır.Bir söylentiye göre de havası suyu iyi ve şifalı olduğundan zengin bir kişinin hasta olan kızı için buraya bir kule yaptırdığı ve buranın zamanla gelişip bu günkü duruma geldiğinden bahsedilir.
Kula’nın Bizanslıların elinde iken ismi Opsikion’dur.Bunu Kula’nın 20 km batısındaki Maionia (menye) ile beraber bir piskoposluk teşkil etmesinden anlıyoruz. Kula’nın Türkler eline geçmesi 107l Malazgirt savaşından sonra 11. yüzyılın II yarısında 1075-1076 Türkmen aşiretlerinin Kula ve çevresine kadar kısa zamanda yayıldıkları görülmüştür. Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaettin Keykubat zamanında Kula ve çevresi tamamen Türklerin eline geçmiştir. 1233
Kula, Anadolu beylikleri zamanında Germiyanoğulları beyliğine bağlı olan Kula Germiyan beyi Süleyman Şah’ın kızı Devlet Hatun’un 1381 tarihinde Osmanlı padişahı I. Murat’ın oğlu Yıldırım Beyazıt ile evlenmesi sırasında beyliğe ait Kütahya ve civarını çeyiz olarak Osmanlılara vermesi sonucunda Süleyman Şah’ın Kula’ya çekilerek burayı başkent yaptığı ve burada yaşadığı, Süleyman şah zamanında Kula’da imar ve kültürel faaliyetlerin arttığı gözlenmektedir. Bunlar arasında Gürhane medresesi gösterilebilir. Süleyman Şah’ın ölümünden sonra Osmanlıların idaresine giren Kula 1402 yılında Timur tarafından Anadolu Beyliklerinin eski topraklarının kendilerine verilmesi neticesinde Kula Germiyanoğulları beyliğine geçmiş ise de bir müddet sonra Germiyanoğlu beyi Yakup Bey’in 1428 yılında ölümünden sonra Osmanlıların idaresine yeniden geçmiş ve Kütahya İlinin bir kazası olarak Osmanlı idaresine katılmıştır. 1896 yılına kadar Kütahya’ya bağlı kalmış ve bu tarihten sonra Manisa’ya bağlanmıştır.
VE  ŞİMDİ  TARİHİ  ESERLERE  BAKALIM 




Kula; prehistorik insan ayak izleri, jeotermal sulardan yararlanan Thermai Theseos antik kentine ait yapı kalıntıları ve jeolojik-jeomorfolojik anlamda değeri olan, volkanik oluşumları ve mistik bir yapı sunan peri bacaları ile etkileyici doğal ve kültürel mirasa sahip alanlarımızdandır.

Peri bacalarının yer aldığı; Burgaz Volkanit bölgesi  kuzeydoğuda   Burgaz   köyü   ile Gediz  nehrinin  iki  yanında  yer  alır .Bu platoda  yüzeydeki  bazalt  lavlarının  kalınlığı  yer yer   30-40   m.ye   ulaşmaktadır.   Flüvyal   kökenli çökeller üzerinde akan lavlar killi siltli bölümlerde  kırmızı renkli bir pişme zonu oluşturmuştur. Plato 100     m.ye     varan     bir     diklikle     çepeçevre kuşatılmaktadır. Bu dik zonun altında peribacaları ve   badlands   şekilleri   yer   almaktadır.  
Peri bacaları en altta yaşlı çökelleri ve onların üzerinde ilk patlamanın ürünü bazaltların yer aldığı peyzaj mimarlığının bir görsel şölen sunduğu bir alandır. Açılan vadinin her iki tarafında yer alan yaşlı çökeller yağmursuyu ve rüzgarın etkisi ile olağan üstü şekiller oluşturmuştur. Vadi açılının halen devam ettiği alan özellikle fotoprafçıların foto safari olarak kullandıkları en önemli yerlerimizdendir.


Manisa'nın ilçesi Kula, kendine özgü mimariye sahip evleriyle ünlü. Adeta doğal bir Osmanlı dönemi film seti gibi olan Kula sokakları ve çarşısı, halen geçmişin izlerini günümüze taşımaya devam ediyor. Sokaklar o kadar değişmemiş ve orjinal kalmış ki, otomobiller zor sığıyor sokaklarında. Kula çarşısında tarihi arastaları, camileri, kiliseleri, hamamı görülmeye değer. 

Kula, adını verdiği Türkiye'nin en geç volkanı olan Kula volkanı dahil olmak üzere volkanik bir bölge. Öyle ki antik dönem tarihçilerinden Strabon buradan Yanık Ülke anlamına gelen Katakekaumene olarak bahseder.


Kula evlerini ve sokaklarını görmek için Kula'ya giriyoruz. Fakat hafta sonu olduğu ve çarşı kurulduğu için aracımızı parkedecek bir yer güçlükle buluyoruz. Kula sokaklarını gezmek için en iyi yol, aracınızı kent merkezine yakın bir yere parketmek. Zira sokaklarına araç ancak sığıyor. Kula sokaklarını dolaşırken evlerin yapısı hemen dikkatimizi çekiyor. Türk ve Rum evlerinin mimari yapısı birbirinden ayrılıyor. Rum evlerinin kapısı doğrudan sokağa açılıyor ve merdivenle sokağa iniliyrken, Türk evlerinde kapı iç avluya açılıyor ve avludan sokağa çıkılıyor. Türk evlerinde mahremiyete ne kadar önem verildiği buradan da anlaşılabiliyor. Kapı tokmakları ve ince ahşap oymalar, çatı altlarında, sofalarda ve baş tavanlarında renkli boyanmış desenler ve süslemeler, odaların sokağa bakan tarafındaki çıkıntıları Kula evlerinin karakteristik özellikleridir.


Kula sokakları o denli dar ki, bir at arabası ancak geçebiliyor. Hatta evlerin çatıları yer yer birbirine değiyor. Ancak ne yazikki evlerin hemen hemen tümü, ekonomik şartların olumsuzluğundan olsa gerek, bakımsızlıktan neredeyse harabeye dönmüş. Özellikle ahşap iskelet arasına kerpiç tuğlaların yarleştirilmesiyle yapılan Türk evlerinde bu tahribat çok fazla. Buna karşın eski Rum evleri, genellikle taştan yapıldığı için olsa gerek, dışarıdan bakıldığında çok daha az zarar görmüş durumda. 


Eski Türk evlerinden Zabunlar Konağı, 2008 de Anemon otelleri tarafından butik otel olarak kullanılmak üzere restore edilmiş. Fakat biz ziyaret ettiğimizde henüz faaliyete geçmemişti. Zabunlar Konağı, sokaktan avluya açılan büyük ahşap kapıdan içeri girildiğinde, küçük bir taş avlusu olan 3 katlı bir yapı. Binanın tümü güzel bir şekilde restore edilmiş, her kattaki odaları otel odası olacak şekilde aslına sadık kalınarak fakat klima gibi modern teçhizatla düzenlenmiş. Bazı odalarda küçük şömineler dahi var. Burada kalacak misafirlerin yıllar öncesinin yaşamını hissedecekleri muhakkak.


Kula, Kenan Evren'in doğduğu yer aynı zamanda. Doğduğu eski bir Rum evi Etnoğrafya müzesi olarak düzenlenmiş. Fakat nedense biz oradayken kapalıydı. Pek ziyaretçisi olmadığı için mi yoksa başka bir sebeple mi bilemiyoruz. Oysaki Kula sokaklarını gezen erkesin bizce mutlaka karşılaşacağı bir yerde idi.


Etnoğrafya müzesi olan evin tam karşısındaki ev de restore edilmiş ve yöreden toplanan eşyaların sergilendiği bir müzeye dönüşmüş. Kula’daki camiiler ve hamam da eski ve tarihi yapılar. Bunlardan Kurşunlu Camisi, Eski Camii ve Hacı Abdurrahman Camisi görülebilir.


Kula'daki tarihi arastalarda halen keçecilik gibi eskinin bazı meslekleri icra edilmeye devam ediyor ve bu açıdan oldukça nostaljik bir ortamı var. Özellikle eskiyi yaşamak ve nostalji yapmak isteyenler için Kula zamanda Osmanlı dönemine yolculuk yapmak için çok ideal bir yer. Tarihi Kula evleri bakımsızlıktan yok olmadan önce görülmeye değer.

.

İlk örnekleri 17. yüzyılda görülen ve bu yüzyılın sonlarına doğru yaygınlaşan Kula halıcılığı, 18. ve 19. yüzyılda da gelişimini sürdürerek en iyi örneklerini bu yüzyıllarda vermiştir.

Atkıları ve çözgüleri yün olan, Türk Düğümü ya da Gördes Düğümü adı verilen teknikle dokunan Kula halıları genellikle seccade tarzındadır. Ana renk sarı ve mavinin tonlarıdır. Sade üçgen formlardan oluşan mihrap, kendisini taşır durumdaki çiçek buketleri ve sarmaşık dallarından oluşan sütuncelerle desteklenmiştir.

Mihrap içi boş ya da çiçeklerle bezeli, köşeler ise minik bitki-çiçek motifleriyle doludur. Bazılarında mihraptan zemine doğru sarkan kandil ya da hayat ağacı şeklinde çiçek demetleri görülür. Ayetlik ve tabanlık panolarda ejder olarak kabul edilen yatay “S” şekilli, stilize hayvan motiflerine de rastlanmaktadır. Dokunan halının modeline göre stilize bitki, çiçek ve hayvan motiflerinden oluşan geniş bordürler ya da küçük çiçek motifleriyle süslü açık ve koyu zeminli 7 veya 9 ince şeridin ardışık sıralanmasıyla oluşan çubuklu bordürler kullanılmıştır.

19. yüzyılda yabancı şirketlerin talepleri doğrultusunda sentetik boya kullanımı ve desende yozlaşma görülse de, bu dönemde bile doğal boya ile geleneksel yöntemler devam ettirilmiştir. Kula halıları da desenlerine göre Çubuklu Kula, Manzaralı Kula, Kömürcü Kula gibi isimlerle anılmaktadır.




Emir Kaplıcaları (Kula): Kula’ya 19 km, Kula-Selendi yoluna 3 km uzaklıkta bulunan Şehitlioğlu Köyü sınırları içinde bulunan kaplıcanın il merkezine uzaklığı 137 km’dir.

Tesis civarında bulunan tarihi hamam kalıntılarından, asırlardır yararlanılan bir kaynak olduğu anlaşılmaktadır. Bir ana kaynak ile bu kaynağın kaçaklarının oluşturduğu iki küçük kaynaktan yüzeye ulaşan suların sıcaklığı 58-59 ºC , debisi ise 2,5-5 lt/sn arasında değişmektedir. Termomineral özellik gösteren kaynaklar banyo olarak romatizma, siyatik, kırık-çıkık, cilt ve kadın hastalıklarında kullanılmakta, içme olarak da sindirim sistemi ve karaciğer üzerindeki olumlu etkisinden yararlanılmaktadır.

Sıra odalar şeklinde ve tamamı banyolu olmak üzere 15’i tefrişli, 21’i boş, 36 odalı bir tesis hizmet vermektedir.


Anemon Otel Kula (Türkiye) Hizmet, Servis ve Özellikleri


Genel
TV, Restoran, Oda Servisi, Klima, Duş, Küvet/Duş Kombinasyonu
Servisler
İş Merkezi, Otelde Mağazalar Mevcuttur, Mağazalar
Etkinlikler
Banyo/Jakuzi
Tesis 3 yıldızlı bir tesistir.
 KURŞUNLU CAMİSİ:
1496 yılında, Saruhanoğullarından Seyfettin Hoca tarafından yaptırılmış; 1780 yılında onarım geçirmiştir. İlçe merkezinde, çarşı içinde, kendi ismi ile anılan meydanda, alçak bir duvarla çevrili avludadır.
Mimari olarak, Selçuklu tarzı hakimdir. Yapıda: kesme taş ve tuğla kullanılmıştır. Özellikle, kalem işi süslemeler ilgi çekmektedir. Bu süslemelerin, 1780 yılından kaldığı düşünülmektedir.

 Divlit Yanardağı, Kula volkanizması, Ege Bölgesi'nin doğudan batıya uzanan en büyük tektonik çukurlarından "Gediz Oluğu" [2]üzerinde yer alır. Dolayısıyla buradaki ilginç yeryüzü biçimlerinin oluşumunda volkanik faaliyetler, tektonik hareketler, akarsu ve atmosfer olayları etkilidir. Özellikle Kaplan ve Sandal köyleriyle Kula ilçesinin kuzeyinde yer alan volkan konileri,eski volkan yapıları,lav platoları, lav akıntıları, korniş, volkanik ve göl tortulları üstünde kırgıbayır ve peribacaları görülür.[1]
Salihli'den Demirci'ye uzanan yola girip kuzeydoğuya doğru yaklaşık 25 kilometre gittikten sonra, Demirköprü Baraj Gölü'nün kıyısında biri büyük, diğeri küçük iki volkan konisi görülür. Yöre halkının "Çakallar Tepesi" ya da "Divlittepe" dediği büyük koniyle yaklaşık 1 kilometre ötesindeki "Küçük Divlit" baraj gölünün mavi sularıyla ilginç bir görünüm oluşturur. Yamacında terk edilmiş Çakallar köyünün bulunduğu tepe, Kula volkanizmasının en genç oluşumudur ve bu alanda günümüzden 10-12 bin yıl önce yaşamış insanlara ait ayak izleri bulunur.[1] (Kula, Manisa)
Kula - Emre Köyü: 
Köyün adı ünlü halk ozanı Yunus Emre'nin isimden gelmiştir. Yunus Emre bu köyde yaşamış, ölmüştür ve türbesi burada faal durumdadır. 

Köyde güz aylarında Yunus Emre anma günleri yapılır ve her yerden insanlar bu günlere katılır. Kök boyalarıyla süslenmiş Carullah bin Süleyman Camii görenleri hayran bırakır. Köy imamlarında Naim Ergün gelen turistlere gönüllü olarak rehberlik yapıp, köyün tarihi hakkında bilgiler vermektedir. 

Manisa iline 140 km, Kula ilçesine 21 km uzaklıktadır. İzmir-Uşak asfaltından Gökçeören yol ayrımından ayrılır. 

2000 nüfus sayımına göre 408 kişi vardır. 
Meryem Ana Kilisesi Manisa’nın Kula İlçesinde, Kulanın doğusunda korunmuş doku içinde, arazininyüksek bir noktasında konumlanmıştır. Çevresinde geleneksel konut dokusu bulunmaktadır.
Kilisenin kuzeybatı kapısı üzerindeki kemer alınlığında yer alan Yunanca mermer kitabe kayıptır. Ancak eski fotoğraflardan kitabe üzerinde, 25 Mart 1837 tarihi net bir şekilde okunmaktadır. Mermer kitabelerden birinde ise bazı kısaltmalar ile birlikte ayın (?) 20 si /1831/ tarihi okunmaktadır. Büyük olasılıkla kilise 1831 yılında inşa edilmeye başlandı, 1837 yılında ise büyük bir onarım ve tamir gördü.
Kilise, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Dıştan boyu 25.30m., eni 9.22m., yüksekliği 7.33m.dir. Tek  apsislidir. Doğuda, eksende dışa çıkıntı yapan apsis içten ve dıştan yarım yuvarlaktır. Üzeri beşik çatı ile örtülüdü. Kilise, dışta iki yana eğimli kırma çatı, içte tonoz ile örtülüdür. Tonozun malzemesi ahşap konstrüksüyon üzerine alçı kaplamadır (Bağdadi). Tonoz, belli aralıklarla atılan sığ ahşap destek kemerleri ile desteklenmiş bunların da üzeri profili silmeli alçı kaplama ile belirlenerek tavan sıvasından farklı boyanmıştır. Sıvaların ve ahşap konstrüksüyonun bir kısmı kayıptır. 
Yapıda sade ve basit olan cepheler, giriş ve pencere açıklıkları ile düzenlenmiştir. Kuzey, güney ve doğu cephelerinin saçak altında profilli silme bulunmaktadır. Açıklıkların tümünde orijinalde mevcut olduğu bilinen ahşap kapı kanatları ve pencere   
kapakları günümüze ulaşamamıştır. Yapının ahşap pencere doğramaları ve kapı doğramaları günümüze kadar ulaşamamıştır. Yapı iç mekanında günümüze kadar ulaşamamış olan vaaz kürsüsüne ait izler duvar üzerinde gözlemlenmiştir. Alçı malzeme  ile duvar üzerine yapılmış mumluklar ve plastrlar günümüze kadar ulaşmıştır.

ÇOK   TEŞEKKÜR   EDERİM :) :) :) :) :) :) :)
.